Cum04ŞubTüm GünÇrş09Yazının Yordamları: Kurmaca Yazarlığına GirişNESİN KÖYLERİ | 2022
Tarih: 4-9 Şubat 2022 (Köy’e giriş 3 Şubat, Köy’den ayrılış 9 Şubat) Ücret: Tek kişilik oda konaklaması: 6000 TL. Çift kişilik ve 1+1 oda konaklaması (iki kişi
Tarih: 4-9 Şubat 2022 (Köy’e giriş 3 Şubat, Köy’den ayrılış 9 Şubat)
Ücret: Tek kişilik oda konaklaması: 6000 TL. Çift kişilik ve 1+1 oda konaklaması (iki kişi için): 9600 TL. Ödemeye konaklama, yemek, temel ihtiyaçlar ve eğitim dahildir.
Kontenjan: 15 kişi.
Kayıt Uyarı: Koronavirüsle ilgili aldığımız önlemler ve uyulması gereken kurallar için https://nesinkoyleri.org/koronavirus-tedbirleri/ bağlantısını incelemenizi rica ediyoruz. Programa katılacak öğrenci ve ailelerin, aşılı olsalar da, programa gelmeden en erken 48 saat öncesinden PCR testi yapılması gerekmektedir.
Program: Yazının Yordamları: Kurmaca Yazarlığına Giriş
Selahattin Özpalabıyıklar
Atölyemizde tabii ki yazarlığı öğrenmeyeceğiz. Çünkü yazarlık zanaatı da –bütün zanaatlar gibi– görünürde bir usta-çırak, öğretmen-öğrenci ilişkisi olsa bile, aslında öğretilen değil öğrenilen bir iştir: Yapa yapa öğrenilir. Usta çırağına, öğretmen öğrencisine, öğrenmesi gerekenleri nasıl ve ne yolla öğreneceğini öğretebilir ancak. Atölyemizde de bu olacak: Biz sadece, beraberce, kurmaca bir metin yazmak için en önce ve en çok gereken şeyleri nasıl öğreneceğimizi öğreneceğiz.
Başlamadan önce, atölyemizin adının taşıdığı anlamları kurcalayacağız: “Yordam”ın bütün anlamları, “Yazı” ile “Yazın”ın bütün yordamları. “Yazar” her şeyden önce bir “okur”dur, profesyonel bir okur. Yazabilmek için okuması gerekir. “Etkilenmemek için okumuyorum,” ya da “Ben yazarım, okur değil,” sadece birer tembel bahanesidir. Bir yazar için ölümcül bir yanlıştır üstelik. Yani nasıl yazacağımızı öğrenmek için önce nasıl okuyacağımızı öğreneceğiz.
Sonra, kurmacanın kurucu öğelerini ele alacağız: anlatıcı ses; anlatı zamanı; anlatı yöntemleri; anlatmak/göstermek; dil, metafor ve mecazlar gibi araç-gereç; karakter ve gelişimi; olay örgüsü…
Apollonyen bir stratejiyle, incelikle kurulmuş bir planla mı yazacağız, yoksa Diyonizyak bir coşkuyla, sezgilerimize güvenerek, Allah ne verdiyse mi? (Oscar Wilde mı demişti: “Bir edebiyat metninde serim-düğüm-çözüm elbette olmalıdır, ama ille bu sırayla değil!”) Plan işini abartıp OuLiPiyen teknikler de kullanabiliriz tabii. (Dersten sonra her birimiz bir öykü yazmaya başlıyoruz; öykü yazmak istemeyen bir roman özeti çıkarabilir ya da deneme yazmayı deneyebilir. Ya da şiir, tercih sizin.)
Kurmaca metinde anlatıcı ses: Birinci şahıs (benöyküsel), üçüncü şahıs (elöyküsel) ve en zoru: ikinci şahıs (senöyküsel). “Tanrısal anlatıcı”yı da unutmuyoruz.) Anlatıcı hangi zamanın içinden anlatıyor, anlattı/anlatmış, anlatacak, anlatır? Son soru, ama hiç de önemsiz değil: Ona güvenebilir miyiz?
Cimri birini anlatmak için onun cimri olduğunu mu söylemeliyiz, yoksa cimriliğine örnekler mi vermeliyiz? Anlatan bir dil mi, yoksa gösteren bir dil mi kullanacağız? “Zat”ı anlatmak için “sıfat”ı söylemek yerine “efal”i göstersek? Yazıyla sadece eylemler değil, duyumlar, duygular da gösterilebilir. Bütün bunları göstermede kullandığımız “dil”in torna-tesviyesi için de alet çantamızdaki “metafor” ve “mecaz” gibi araç-gereç yetişir imdadımıza. Böylece “söylem” ortaya çıkar, sonra “ton”, “ritm” vesaire…
Galiba her kurmaca metin, en çok da roman, aslında bir “odiseya”: kahramanın kendi içinde ya da dış dünyada, en iyisi her ikisinde birden, yaptığı yolculukların hikâyesi. Tolstoy demişti: “Bütün muhteşem hikâyeler iki şekilde başlar. Ya bir insan bir yolculuğa çıkar, ya da şehre bir yabancı gelir.”
Belki öykü kısa bir metin olduğu için o kadar da page-turner olmak zorunda değil. Ama romanın en kısa olanı bile, genellikle kalabalık ve olaylı bir ortam/araç, vasat/vasıta (medium) olduğu için okuru her an “Şimdi ne olacak acaba?” diye diken üstünde tutmalıdır. Peki, bunu sağlamak için yazar ne yapmalıdır?
Atölyemizin başından beri her birimiz bir öykü yazıyorduk. Deneme ya da şiir yazan ya da bir roman özeti hazırlayanlar da oldu belki. Metnimizle baş başa kaldığımız vakitlerde, her gün konuştuklarımızın ışığında (dilerim çok büyük müdahalelere gerek kalmadan) yazdığımızı düzeltip değiştirdik. Şimdi yazdığımız öykü, deneme ya da şiiri, ya da roman özetini hep beraber okuyor, hep beraber değerlendiriyoruz.
Daha Fazla
Şubat 4 (Cuma) - 9 (Çarşamba)